Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz davet edildiğimiz yere gideriz. Ama davet edilmediğimiz yere gitmeyiz. Şu anda da böyle bir davet olduğuna göre icabet ederiz. Güvenlik ve Askeri İşbirliği Muhtırası’na dayalı olarak inşallah Meclis açılır açılmaz ilk iş asker gönderme tezkeresini Meclisimize sunacağız” dedi.AK Parti Genişletilmiş İl Başkanlığı Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Libya’ya asker gönderme tezkeresini Meclis açıldığında sunacaklarını söyledi. Suriye’de yaşanan gelişmelerden bahseden ve İdlib’de rejimin saldırıları sonucu 100 bine yakın kişiden oluşan yeni bir göç dalgası başladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de sınırlarımız boyunca kurulan terör koridoru tuzağını hamdolsun bozduk. Son olarak Barış Pınarı Harekatı ile Resulayn ve Tel Abyat arasındaki hattı da güvenli hale getirdik. Böylece Suriye içinde terörden arındırdığımız toplam alanı 8 bin 200 kilometrekareye çıkardık. Tabii bu süreçte bölgede müzakere yürüttüğümüz ülkelerin bize verdikleri sözler vardı. Terör örgütünün tüm sınır hattı boyunca 30-32 kilometre derinliğin dışına çıkartılması taahhütlerinin yerine getirilmediğini görüyoruz. Aynı şekilde 30 kilometrelik hattın dışından da zaman zaman bölgemize yönelik tacizler sürüyor. Bölücü terör örgütü, sivilleri hedef alan kanlı eylemleri ile bölgeye barış ve istikrarın gelmesini engelliyor. Türkiye olarak bölgede inşa etmeyi planladığımız yerleşim alanlarına başlayabilmemiz için öncelikle güvenliği ve huzuru sağlamamız gerekiyor. Bu doğrultuda gereken her adımı atmakta kararlıyız. Diğer yandan İdlib tarafındaki durum ise çok daha endişe vericidir. Rejimin saldırıları ve tacizleri özellikle bölgede kalıcı bir ateşkesi mümkün kılmıyor. Bu saldırılardan kaçan 100 bine yakın kişi sınırımıza doğru harekete geçti. Biz Avrupa başta olmak üzere tüm dünyaya yeni bir sığınmacı dalgasına tahammülümüzün olmadığını açıkça söyledik. Şayet Türkiye’nin İdlib’deki çabalarına gereken destek verilmezse ortaya çıkacak sonuçların bedelini herkes ödeyecektir dedik. 4 milyona yakın insanın yaşadığı İdlib’te sükunetin sağlanması için Avrupa ülkelerinin de elini taşın altına koyması gerekiyor” diye konuştu.“ANA MUHALEFETİN BU TAVRI YUNAN MEDYASINA BOLCA MALZEME VERDİ”Türkiye’nin Kıbrıs açıklarındaki petrol ve doğalgaz arama çalışmaları çerçevesinde 2 sismik araştırma ve 2 sondaj gemisi ile bölgede faaliyet gösterildiğini söyleyen Erdoğan, “Ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan kardeşlerimizin hakkını, hukukunu korumak için gereken her şeyi yapmakta kararlıyız. Biliyorsunuz Türkiye’nin Kıbrıs’taki petrol ve doğalgaz arama çalışmaları başladığında Cumhuriyet Halk Partisi buna da karşı çıktı. CHP’li bir milletvekili bununla ilgili Meclise soru önergesi verip ‘bir kova bile petrol çıkmadı’ diyerek adeta kin kustu. Halbuki bu tür çalışmaların sabırla yürütülmesi gerekiyor. Bunlar bilmezler ki bu tür aramalarda 1, 2, 3, 4, 5 sondajla petrol çıkar mı çıkmaz mı, önce bunları bir öğrenin. Bir sorun, soruşturun, bu işler nasıl oluyor. Acaba bunların zaman zaman hiç çıkmadığı da oluyor mu, olmuyor mu, bunları bir soruşturun. Bak Karadeniz’de geldiler Exon orada sondaj çalışmaları yaptı, 200 milyon dolar harcadılar ve oradan petrol çıkaramadılar, dönüp gittiler. Bunlar bütün bunlardan bir haber ‘yeter ki lekeleyelim. ’ Ana muhalefetin bu tavrı Yunan medyasına bolca malzeme verdi. Türkiye’de hemen her şeyin yerlisini ve millisini yaptık, sadece ana muhalefet konusunda bunu başaramadık. İnşallah milletimizle birlikte onu da başaracağız” şeklinde konuştu.“ŞU ANDA DA BÖYLE BİR DAVET OLDUĞUNA GÖRE İCABET EDERİZ”Türkiye’nin tabii bir medeniyet ve tarih havzası bulunduğunu, bu havzanın oldukça da geniş olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın bu havzanın en önemli parçalarından birisi olduğunu, bu bakımdan Libya’daki her gelişmenin Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini belirtti. Erdoğan, “Libya bize hem Osmanlı’nın hem de Osmanlı subayı olarak burada önemli hizmetler ifa eden Gazi Mustafa Kemal’in yadigardır. Hani sen Mustafa Kemal’in kurduğu partiydin. Bir de şöyle bir olumlu açıklamanız olsun, yok. O inat var ya değişmez. Gazi Mustafa Kemal 1911 yılında Trablusgarp, Bingazi ve Derne’de Libyalı kardeşlerimizi işgalci güçlere karşı teşkilatlandırmış ve onlarla birlikte savaşmıştır. Hatta çatışmalarda Derne’deki çatışmalarda gözünden yaralanmış ve bunun izini ömür boyu şanla taşımıştır. Haberin var mı bay Kemal. Kuzey Afrika’nın tamamı gibi Libya’da da ülkemizle yakın bağları olan milyonlarca kardeşimiz bulunuyor. Yönetimler arasındaki ilişkiler ne olursa olsun halklarımız birbirlerine daima muhabbet beslemiştir. Şu andaki cumhurbaşkanı bile yine akrabalarının burada olduğu bir cumhurbaşkanı. Dün onları anlattı, tarihçesini anlattı. ‘Şu anda dedemden torunlar hala İstanbul’da yaşıyorlar’ dedi. Aradaki bağların nedenini sıkı olduğu ortada. Kardeş Libya halkının bir süredir yaşadığı sıkıntıları biz yakından takip ediyoruz. Ülkenin meşru hükümetine karşı darbeci bir general tarafından başlatılan saldırılara en başından beri karşı çıktık. Çeşitli Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından desteklenen darbeci generale karşı mücadele yürüten Trablus yönetimine her türlü desteği verdik ve vereceğiz. Üstelik Libya bizim ülkelerimizin deniz yetki alanlarının çakışması sebebiyle denizden de komşumuzdur. Libya ile çok yönlü ilişkilere sahibiz. Bundan yaklaşık 10 yıl önce başlattığımız, 2012’de ilk adımlarını attığımız çalışmaları nihayet 27 Kasım’da imzaladığımız bir mutabakatla neticelendirdik. Yani merhum Kaddafi’nin döneminde başbakanlığımda da bu adımları atmıştık, ömrü vefa etmedi ve bu işi neticelendiremedik. Bu işin mazisi oralara kadar dayanıyor ve çok daha kararlı, çok da içi dolu bir anlaşmayı imzalamak üzereydik. Şimdi ise meydanı boş buldular, görüyorsunuz esip savuruyorlar. Ne yaparsanız yapın, biz imzaları attık, bu işi bitirdik ve şimdi daha da içini inşallah dolduruyoruz. Ama şu anda da soruyorlar, dün de sordular ‘asker gönderecek misiniz.’ Zaten burada da bizim siyasi partilerimizin içerisinde bunu söyleyenler yok mu, var. Bizde ne diyoruz, biz davet edildiğimiz yere gideriz. Ama davet edilmediğimiz yere gitmeyiz. Şu anda da böyle bir davet olduğuna göre icabet ederiz. Çünkü kardeşlik bağlarımız bizim çok farklı. Hem deniz yetki alanlarının sınırlandırılması hem de güvenlik ve askeri işbirliği mutabakatı ile Libyalı kardeşlerimize verdiğimiz desteği bir kez daha teyit ettik. Türkiye ve Libya tarafından tüm onay süreçleri tamamlanan bu mutabakat resmen yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin ve Libya’nın birbirlerini gören deniz kıyıları temel alınarak hazırlanan deniz yetki alanları ile ilgili haritamızı Birleşmiş Milletler nezdinde de kayda geçirdik. Bizim bu anlaşma ile amacımız Akdeniz’de kimsenin hakkını hukukunu gasp etmek değil, tam tersine hakkımızın gasp edilmesine engel olmaktadır. Çünkü biz bu adım atmamış olsaydık Akdeniz’de Türkiye’yi kendi kara sahillerine hapsedecek bir oyun tezgahlanıyordu. Biz adeta denize olta atamaz hale getirecek bu oyunlara elbette seyirci kalamazdık. Üstelik attığımız adım uluslararası hukuka ve dünyanın diğer yerlerindeki benzer tasarruflara tamamen uygundur. Güvenlik ve Askeri İşbirliği Muhtırası’na dayalı olarak inşallah Meclis açılır açılmaz ilk iş asker gönderme tezkeresini Meclisimize sunacağız. Meclisimizin de onaylamasıyla Libya’daki meşru yönetime çok daha etkin bir şekilde destek verme imkânına kavuşacağız” ifadelerini kullandı.“AYNI İLKESİZLİĞİ, AYNI DEMOKRASİ VE HUKUK DÜŞMANLIĞINI TEKRARLAMALARINA İZİN VERMEYECEĞİZ”Libya’daki darbeci generale savaş uçağından tanka ve paralı askere kadar her türlü desteği sağlayanların Türkiye’nin bu adımına karşı çıktıklarını belirten Erdoğan, Rusya’nın 2 bin Wagner ile orada olduğunu, Sudan’ın 5 bin kişi ile orada olduğunu kaydederek, resmi yönetimin bunlara davet çıkartmamasına rağmen orada olduklarını söyledi. Erdoğan, “Türkiye ise bir taraftan mutabakat metnini imzalamışız, öbür taraftan Askeri Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması’nı yapıyoruz ve inşallah 8’inde, 9’unda neyse Meclisimizden bunu da geçireceğiz ve davete icabet edeceğiz. Şu görüşmeler onun için yapılıyor. Bütün bunlar bir savaş baronuna yardım ediyor, biz ülkenin meşru hükümetinin yanında davete icabet ediyoruz. Farkımız bu. Gerçi bunlar Mısır’da da ülkenin meşru hükümeti yerine darbeciyi desteklemişlerdi. İnşallah Libya’da aynı ilkesizliği, aynı demokrasi ve hukuk düşmanlığını tekrarlamalarına izin vermeyeceğiz. Bu çerçevede dün Tunus ziyaretim oldu. Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Kays Said’e bu seviyedeki ilk ziyareti biz yapmış olduk. Başbaşa ve heyetler halinde görüşmeler gerçekleştirdik. Kendisi ile ülkemizle Tunus arasındaki diğer ilişkilerin yanında Libya meselesini enine boyuna konuştuk. Libya’nın istikrarı konusunda hemfikir olduğumuz Tunus ile ülkedeki meşru hükümete siyesi destek vermek için işbirliği yapma kararını aldık. 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğini üstlenecek Tunus’un kanaatleri ve tavrı bizim için çok değerlidir. Türkiye olarak Tunus’un Cezayir ve Katar ile birlikte Berlin sürecine katılması konusunda ısrar ediyoruz. Bunu Sayın Putin ile paylaştım, Boris Johnson ile paylaştım, Şansölye Merkel ile bu konuları paylaştım. Dedim ki, ‘Bu üç ülkenin Berlin sürecine katılmaları, özellikle Libya’nın sosyo-politik yapısı açısından çok önemli. Bu üç ülke bu çalışmalara, bu sürece katılırsa çok daha etkin olacaklardır’ dedik. Şansölye değerlendirme noktasında ‘Bir değerlendireyim’ dedi. Fakat diğer yandan gerek Boris Johnson, gerekse Putin’in aynen bizim gibi düşündüklerini gördük. Sayın Putin ‘Katılımcıları öğrenmem lazım’ dedi. Dün aldığım habere göre zannediyorum üst düzey noktasında seviyenin biraz düşük olduğunu öğrendiği için herhalde katılmayacak, öyle bir haber aldım. Boris Johnson’ın da durumu zannediyorum öyle olacak. Biz de duruma göre kararımızı vereceğiz. Aksi taktirde şuana kadar Sayın Kalın buraya katıldı, yine Sayın İbrahim Kalın Bey ile bu süreci devam ettireceğiz. Tunus’un ülkedeki etkin aşiretleri ve bölge liderlerini bir araya getirerek siyasi çözümü destekleme gayretini de olumlu buluyoruz. Bu konuda da her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu Sayın Said’e ifade ettik” açıklamasında bulundu.(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)
Oluşturulma Tarihi: 26 Aralık 2019, Perşembe 12:53
Güncellenme Tarihi: 26 Aralık 2019, Perşembe 12:53
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
“Davete icabet edeceğiz”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz davet edildiğimiz yere gideriz. Ama davet edilmediğimiz yere gitmeyiz. Şu anda da böyle bir davet olduğuna göre icabet ederiz. Güvenlik ve Askeri İşbirliği Muhtırası’na dayalı olarak inşallah Meclis açılır açılmaz ilk iş asker gönderme tezkeresini Meclisimize sunacağız” dedi.AK Parti Genişletilmiş İl Başkanlığı Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Libya konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, Libya’ya asker gönderme tezkeresini Meclis açıldığında sunacaklarını söyledi. Suriye’de yaşanan gelişmelerden bahseden ve İdlib’de rejimin saldırıları sonucu 100 bine yakın kişiden oluşan yeni bir göç dalgası başladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Suriye’de sınırlarımız boyunca kurulan terör koridoru tuzağını hamdolsun bozduk. Son olarak Barış Pınarı Harekatı ile Resulayn ve Tel Abyat arasındaki hattı da güvenli hale getirdik. Böylece Suriye içinde terörden arındırdığımız toplam alanı 8 bin 200 kilometrekareye çıkardık. Tabii bu süreçte bölgede müzakere yürüttüğümüz ülkelerin bize verdikleri sözler vardı. Terör örgütünün tüm sınır hattı boyunca 30-32 kilometre derinliğin dışına çıkartılması taahhütlerinin yerine getirilmediğini görüyoruz. Aynı şekilde 30 kilometrelik hattın dışından da zaman zaman bölgemize yönelik tacizler sürüyor. Bölücü terör örgütü, sivilleri hedef alan kanlı eylemleri ile bölgeye barış ve istikrarın gelmesini engelliyor. Türkiye olarak bölgede inşa etmeyi planladığımız yerleşim alanlarına başlayabilmemiz için öncelikle güvenliği ve huzuru sağlamamız gerekiyor. Bu doğrultuda gereken her adımı atmakta kararlıyız. Diğer yandan İdlib tarafındaki durum ise çok daha endişe vericidir. Rejimin saldırıları ve tacizleri özellikle bölgede kalıcı bir ateşkesi mümkün kılmıyor. Bu saldırılardan kaçan 100 bine yakın kişi sınırımıza doğru harekete geçti. Biz Avrupa başta olmak üzere tüm dünyaya yeni bir sığınmacı dalgasına tahammülümüzün olmadığını açıkça söyledik. Şayet Türkiye’nin İdlib’deki çabalarına gereken destek verilmezse ortaya çıkacak sonuçların bedelini herkes ödeyecektir dedik. 4 milyona yakın insanın yaşadığı İdlib’te sükunetin sağlanması için Avrupa ülkelerinin de elini taşın altına koyması gerekiyor” diye konuştu.“ANA MUHALEFETİN BU TAVRI YUNAN MEDYASINA BOLCA MALZEME VERDİ”Türkiye’nin Kıbrıs açıklarındaki petrol ve doğalgaz arama çalışmaları çerçevesinde 2 sismik araştırma ve 2 sondaj gemisi ile bölgede faaliyet gösterildiğini söyleyen Erdoğan, “Ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan kardeşlerimizin hakkını, hukukunu korumak için gereken her şeyi yapmakta kararlıyız. Biliyorsunuz Türkiye’nin Kıbrıs’taki petrol ve doğalgaz arama çalışmaları başladığında Cumhuriyet Halk Partisi buna da karşı çıktı. CHP’li bir milletvekili bununla ilgili Meclise soru önergesi verip ‘bir kova bile petrol çıkmadı’ diyerek adeta kin kustu. Halbuki bu tür çalışmaların sabırla yürütülmesi gerekiyor. Bunlar bilmezler ki bu tür aramalarda 1, 2, 3, 4, 5 sondajla petrol çıkar mı çıkmaz mı, önce bunları bir öğrenin. Bir sorun, soruşturun, bu işler nasıl oluyor. Acaba bunların zaman zaman hiç çıkmadığı da oluyor mu, olmuyor mu, bunları bir soruşturun. Bak Karadeniz’de geldiler Exon orada sondaj çalışmaları yaptı, 200 milyon dolar harcadılar ve oradan petrol çıkaramadılar, dönüp gittiler. Bunlar bütün bunlardan bir haber ‘yeter ki lekeleyelim. ’ Ana muhalefetin bu tavrı Yunan medyasına bolca malzeme verdi. Türkiye’de hemen her şeyin yerlisini ve millisini yaptık, sadece ana muhalefet konusunda bunu başaramadık. İnşallah milletimizle birlikte onu da başaracağız” şeklinde konuştu.“ŞU ANDA DA BÖYLE BİR DAVET OLDUĞUNA GÖRE İCABET EDERİZ”Türkiye’nin tabii bir medeniyet ve tarih havzası bulunduğunu, bu havzanın oldukça da geniş olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Akdeniz ve Kuzey Afrika’nın bu havzanın en önemli parçalarından birisi olduğunu, bu bakımdan Libya’daki her gelişmenin Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini belirtti. Erdoğan, “Libya bize hem Osmanlı’nın hem de Osmanlı subayı olarak burada önemli hizmetler ifa eden Gazi Mustafa Kemal’in yadigardır. Hani sen Mustafa Kemal’in kurduğu partiydin. Bir de şöyle bir olumlu açıklamanız olsun, yok. O inat var ya değişmez. Gazi Mustafa Kemal 1911 yılında Trablusgarp, Bingazi ve Derne’de Libyalı kardeşlerimizi işgalci güçlere karşı teşkilatlandırmış ve onlarla birlikte savaşmıştır. Hatta çatışmalarda Derne’deki çatışmalarda gözünden yaralanmış ve bunun izini ömür boyu şanla taşımıştır. Haberin var mı bay Kemal. Kuzey Afrika’nın tamamı gibi Libya’da da ülkemizle yakın bağları olan milyonlarca kardeşimiz bulunuyor. Yönetimler arasındaki ilişkiler ne olursa olsun halklarımız birbirlerine daima muhabbet beslemiştir. Şu andaki cumhurbaşkanı bile yine akrabalarının burada olduğu bir cumhurbaşkanı. Dün onları anlattı, tarihçesini anlattı. ‘Şu anda dedemden torunlar hala İstanbul’da yaşıyorlar’ dedi. Aradaki bağların nedenini sıkı olduğu ortada. Kardeş Libya halkının bir süredir yaşadığı sıkıntıları biz yakından takip ediyoruz. Ülkenin meşru hükümetine karşı darbeci bir general tarafından başlatılan saldırılara en başından beri karşı çıktık. Çeşitli Avrupa ve Arap ülkeleri tarafından desteklenen darbeci generale karşı mücadele yürüten Trablus yönetimine her türlü desteği verdik ve vereceğiz. Üstelik Libya bizim ülkelerimizin deniz yetki alanlarının çakışması sebebiyle denizden de komşumuzdur. Libya ile çok yönlü ilişkilere sahibiz. Bundan yaklaşık 10 yıl önce başlattığımız, 2012’de ilk adımlarını attığımız çalışmaları nihayet 27 Kasım’da imzaladığımız bir mutabakatla neticelendirdik. Yani merhum Kaddafi’nin döneminde başbakanlığımda da bu adımları atmıştık, ömrü vefa etmedi ve bu işi neticelendiremedik. Bu işin mazisi oralara kadar dayanıyor ve çok daha kararlı, çok da içi dolu bir anlaşmayı imzalamak üzereydik. Şimdi ise meydanı boş buldular, görüyorsunuz esip savuruyorlar. Ne yaparsanız yapın, biz imzaları attık, bu işi bitirdik ve şimdi daha da içini inşallah dolduruyoruz. Ama şu anda da soruyorlar, dün de sordular ‘asker gönderecek misiniz.’ Zaten burada da bizim siyasi partilerimizin içerisinde bunu söyleyenler yok mu, var. Bizde ne diyoruz, biz davet edildiğimiz yere gideriz. Ama davet edilmediğimiz yere gitmeyiz. Şu anda da böyle bir davet olduğuna göre icabet ederiz. Çünkü kardeşlik bağlarımız bizim çok farklı. Hem deniz yetki alanlarının sınırlandırılması hem de güvenlik ve askeri işbirliği mutabakatı ile Libyalı kardeşlerimize verdiğimiz desteği bir kez daha teyit ettik. Türkiye ve Libya tarafından tüm onay süreçleri tamamlanan bu mutabakat resmen yürürlüğe girmiştir. Türkiye’nin ve Libya’nın birbirlerini gören deniz kıyıları temel alınarak hazırlanan deniz yetki alanları ile ilgili haritamızı Birleşmiş Milletler nezdinde de kayda geçirdik. Bizim bu anlaşma ile amacımız Akdeniz’de kimsenin hakkını hukukunu gasp etmek değil, tam tersine hakkımızın gasp edilmesine engel olmaktadır. Çünkü biz bu adım atmamış olsaydık Akdeniz’de Türkiye’yi kendi kara sahillerine hapsedecek bir oyun tezgahlanıyordu. Biz adeta denize olta atamaz hale getirecek bu oyunlara elbette seyirci kalamazdık. Üstelik attığımız adım uluslararası hukuka ve dünyanın diğer yerlerindeki benzer tasarruflara tamamen uygundur. Güvenlik ve Askeri İşbirliği Muhtırası’na dayalı olarak inşallah Meclis açılır açılmaz ilk iş asker gönderme tezkeresini Meclisimize sunacağız. Meclisimizin de onaylamasıyla Libya’daki meşru yönetime çok daha etkin bir şekilde destek verme imkânına kavuşacağız” ifadelerini kullandı.“AYNI İLKESİZLİĞİ, AYNI DEMOKRASİ VE HUKUK DÜŞMANLIĞINI TEKRARLAMALARINA İZİN VERMEYECEĞİZ”Libya’daki darbeci generale savaş uçağından tanka ve paralı askere kadar her türlü desteği sağlayanların Türkiye’nin bu adımına karşı çıktıklarını belirten Erdoğan, Rusya’nın 2 bin Wagner ile orada olduğunu, Sudan’ın 5 bin kişi ile orada olduğunu kaydederek, resmi yönetimin bunlara davet çıkartmamasına rağmen orada olduklarını söyledi. Erdoğan, “Türkiye ise bir taraftan mutabakat metnini imzalamışız, öbür taraftan Askeri Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması’nı yapıyoruz ve inşallah 8’inde, 9’unda neyse Meclisimizden bunu da geçireceğiz ve davete icabet edeceğiz. Şu görüşmeler onun için yapılıyor. Bütün bunlar bir savaş baronuna yardım ediyor, biz ülkenin meşru hükümetinin yanında davete icabet ediyoruz. Farkımız bu. Gerçi bunlar Mısır’da da ülkenin meşru hükümeti yerine darbeciyi desteklemişlerdi. İnşallah Libya’da aynı ilkesizliği, aynı demokrasi ve hukuk düşmanlığını tekrarlamalarına izin vermeyeceğiz. Bu çerçevede dün Tunus ziyaretim oldu. Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Kays Said’e bu seviyedeki ilk ziyareti biz yapmış olduk. Başbaşa ve heyetler halinde görüşmeler gerçekleştirdik. Kendisi ile ülkemizle Tunus arasındaki diğer ilişkilerin yanında Libya meselesini enine boyuna konuştuk. Libya’nın istikrarı konusunda hemfikir olduğumuz Tunus ile ülkedeki meşru hükümete siyesi destek vermek için işbirliği yapma kararını aldık. 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla Güvenlik Konseyinin geçici üyeliğini üstlenecek Tunus’un kanaatleri ve tavrı bizim için çok değerlidir. Türkiye olarak Tunus’un Cezayir ve Katar ile birlikte Berlin sürecine katılması konusunda ısrar ediyoruz. Bunu Sayın Putin ile paylaştım, Boris Johnson ile paylaştım, Şansölye Merkel ile bu konuları paylaştım. Dedim ki, ‘Bu üç ülkenin Berlin sürecine katılmaları, özellikle Libya’nın sosyo-politik yapısı açısından çok önemli. Bu üç ülke bu çalışmalara, bu sürece katılırsa çok daha etkin olacaklardır’ dedik. Şansölye değerlendirme noktasında ‘Bir değerlendireyim’ dedi. Fakat diğer yandan gerek Boris Johnson, gerekse Putin’in aynen bizim gibi düşündüklerini gördük. Sayın Putin ‘Katılımcıları öğrenmem lazım’ dedi. Dün aldığım habere göre zannediyorum üst düzey noktasında seviyenin biraz düşük olduğunu öğrendiği için herhalde katılmayacak, öyle bir haber aldım. Boris Johnson’ın da durumu zannediyorum öyle olacak. Biz de duruma göre kararımızı vereceğiz. Aksi taktirde şuana kadar Sayın Kalın buraya katıldı, yine Sayın İbrahim Kalın Bey ile bu süreci devam ettireceğiz. Tunus’un ülkedeki etkin aşiretleri ve bölge liderlerini bir araya getirerek siyasi çözümü destekleme gayretini de olumlu buluyoruz. Bu konuda da her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu Sayın Said’e ifade ettik” açıklamasında bulundu.(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)
Haber Merkezi